A’zam Abidov
Seçme şiirler
Şiirden şiire temizlenme…
Geçen yarinsal toplantılardan birinde söz konusu edebiyattaki cengaverlik oldu. Sanatçida cesaratin azlığı, bunun neden ve sebepleri hakkında bas edildi. O lahzelerde dünyada korkusuzca yaşamak ne tatlı, ne kadar mutluluk olduğunu düşünmüstüm…
Holumbiyenin Medellin şehrindeki hapıs hanelerden birinde olan müşairede katıldım zaman dağ yamacında yerleşmiş olan binanın tutklılerını izledim. Mahpusar civarı seyrederken, özgürlük hakkında neleri düşünüyorsa yazma imkanlari vardı. O zamanda kabuktan kurtulmanın ne kadar zor olduğunu hissetmiştim…
Bir şey yazmaya kalkarsam, onu her kes okuyacağını düşünerek yazmaya çalışırım. Şiirden şiire temizlenme arzumdur. Varlık nedenini anlamaya çalışırkan, bunu başkalarına da “bulaştırma” şerefine nail olan kalem sahipleri gerçek amaçlarına ulaşmışlardır. Insan bir-birine her zaman lazım olduığunu anladıkça, bizim de nefesimiz dünyadan kesilmeyecek, inşaallah!..
Taşkent, Aralık, 2009
MERAKLA YAŞIYOR
Bin arzula yürecek onlar
Hep hayallar sürecek onlar
Bir-birini dövecek onlar –
Merakla yaşıyor insanlar
Telaşcız bir günleri yoktur
Ne gece ne tunları yoktur
Çıkarmaya sesleri yoktur
Merakla yaşıyor insanlar
Yankılanır zemin sedası –
Insanlardan bekliyor imdat.
Dünya şefkatiın dilencisi
Ecel ise takmıştır kanat.
Tabiatın dertleri çoktur
Göğsü kalmış zülmet içinde
Bu ukdeye değmiyen oktur –
Aralımın kalbi peşinde…
Zehirleri getiri seba
Zemin ihtıyarca solular
Gün gelirki elbet o defa
Toprak bizden hakkını sorar…
Ateş güneş saçamaz ışık
Yavaşlar adımlar o demler…
Merak ile yaşarsa dünya
Nasıl başka yaşar adamlar?
*****
Neden derde doldun
Gönlünde ukde
Neden korkuyorsun
Öç dürtmüş öfke?
Ben – Dantese dönmüş
Bir vicdanım ya!
Şöyle yanındayım
Dünyadan korma!
GELIŞME IÇIN
Kendimi bir işe vermedim tamam
Meğer gelişmeye atıldım canla…
Belkigidiyorum sessiz ve benam
Çeşit toplulukta beni kim anlar…
Arzunuz ne banal söyleyin tamam
Bir şey ümmederk gezen kuleler
Buyuk kelimeler söylemen ama
Hiç hoşuma gitmez karten kaleler…
Bir gün yükseklere üçacağım var
Dedikodu. Zevk ve olur palavra
Durun. Ayzınızı açmayın lahze
Kanadımı doğrulayım şu defa…
PERVASIZIM
Pervasızım
Gece – telaşsız
Günüm geçer zorlukla
Affet beni
Buyuk Allahım
Ravhanlayıp giderim…
Yolum uzak
Dilim – fırak
Ruh zeminde intizar
Ger semada ebediyen
Kalacaksa kargalar…
DÜNYA görüşü
Yüksek uçan serbest kuşum ol
Göreceksin BENden uzağı
Ve anlarsin: ne azmış ne bol
Hem yolunda güllü tuzağı…
Çıkış yolun aç ve genişlet
Özgür halka geniş çıkışlar
Kuşum, senin pervazına denk
Dünya görüş, dünya görüşler…
BU DIL
Omzumdaki günahın eli
Uçamıyorum rüya içinde
Sallanacak gamın kakülü
Yüregimin çerçevesinde…
Dünya geçer – beni anlamaz
Gözümü açar kırık sabah
Tutamazsan ellerimden çek –
Sende sultan olayım sema!
Özgürlügüm osuz mekanda
Varmıymış mes’ut kuş derdi?
Bu dil sabır kalbın ezgiler
Özler uçup yürmüş düşleri…
ŞAIRIN DILDARI
Bir şair varı –
Gerçek şairi!
Makam
Övgü – yabancı
Kağıtla derdi…
Halkı gibi yaşıyacaktı –
Ağır…
Özgürlüğün elin öperdi…
Bir kadın vardı –
Şaire asa…
Söylediklerine tabi…
Başında dururdu şair şiir yazarsa…
Şiir okuyunca ise sami…
Bir sene olalı –
Şair kayıptır.
Uzatmamış gisiş anını
Son defa gözlerinde yanmış –
Bir isyan…
Şukur demiş
Cabbara vermiş canını…
Sene geçti –
Kadından yok haber
Öğrendim
Satılmış kıralık ev de…
Belki o illerde gezer serseri
Ihtimal… yaşıyor memnun bir halde…
Görürsem –
Sokakta karşılaşırsam
Hemen spracağım sorumu:
“Şairsiz yaşamak öyle kolay mı
Şairin ilk ve son kadını?..”
Bir kadın vardı –
Şaire gayret verecek
Ne zamn
Nereye gitti de vardı
Ne garıptır – şair zatı ölünce
Ölecekmiş onun da dildarı…
BU NASIL ÇILE
Nereye akmakta bu sakın derya
Ne bekliyor onu sonunda?
Dalgaları etmezmi feryat
Kumlar içinde daldığında?
Suyun çamur
Kalbın pakize
Deryam
Senden başlar temizlik
Sadece
Bu nasıl bir çile –
Sonu öğrenmeden akmaklık!..
KORKMADAN YAŞARIM
Korkmadan yaşarım
Günlerim cesür
Güçlü anı gögü gözedmıştır
Bakışımdan kuş gibi uçan meraktır
Aşkın göğsünde de bitmez cebrim var…
Buyurum
“Ah” diye geceler yanar
Yıllar uyanır ve sabaha döner
Bu gönül içinde düğünler olur
Ayın gelmesine günlük sebrim var…
“Ah” dersem
Canımın dilleri ağrır
Sonsuz isteklerden zorlanır bağrım
Korkmadan yaşarım şükür ta Rabbim
Dünya köşesinde bir tek kabrım var…
KÖPRÜY ÜM
Bir köprüyüm
Her serseri isteyince geçemez
Dura kalır
Ikilenir yetişince hep bana
Menfeeti fener etmiş
Sürüklenen insafsız
Samimi hizmetiniz de
Ölçeyecek altınla…
Söylenir ya
Taşkın derya
Gizli gizli ırmaklı
Şaşirtmazsa
Yılan şekil görk ve şan
Bana şeref ilden-ile
Öyle köprülük yapmak!
Altımdaki ağzın açmış
Oburlardan korkmazsan!
Ben köprüyüm
Ger zeminden kopmaz olsa ayağın
Semalara saçıldığın
Olurza Hak yüzünden
Keskin-keskin olacaksa
Söyler sözün – silahın
Ateş-ateş ruhun yansa
Yaşamın şartı gibi…
Ben köprüyüm!..
ZAMAN
Gelir sağım-solumdan
Yanımı alır zaman
Ayırtacak aklımdan
Canımı alır zaman
Ne yaparsa yapar ki
Şanımı alır zaman –
Özgürlük alınamaz.
Nakitimi alır zaman
Zevkimi alır zaman
Vakitimi alır zaman –
Özgürlük alınamaz!
MÜTALAA
Erkeği
Kadını
Çocuğu
Huzuruna kaldırdı
Sakladı kitabi –
Yere lazım o!
Kimse ağlamıyor
Onun arkasından
Çiğlik day ok!
Huzuruna giderse meğer…
Ama
Zemin bom-boş kalacak
Kitapsız
“Yaradılış” kelimesi
Muallak kalır o an
Dua gibi.
Kimsenin kimseye lüzümü kalmaz
O zaman!..
(Translated by Abdulatif Abdullaev)